26 Mayıs 2012 Cumartesi

boşversene..

Ne yapmak istiyorsun?  
         
        Yazmak??!? ... Hah! Aman boşversene..

    Bazen öylesine yazmak gerekir. Normalde sıkıldığında bile sergileyemeceğin türden boş bir davranış gibi olsa bile yaz. Şu son cümle mesela sıkıcı değil mi ? Okumasın kimse ne farkeder ki ? Aynı müziği(bir kısmı demek istedim hemen yanlış anlamayın) dinlemek ile çalmak arasında Bukowski ölçümüyle 2 cm vardır. Yazmak ta o yüzden zevklidir belki. Yazarken de çalarken de özgürsündür. Düşünsene sen burda tamamen keyiften içindekileri yazıyorsun. Ve ünüversitedeyken ileride çok iyi bir işe sahip olacağını düşünen memur arkadaş fazla mesai yapıyor. Bak saatini kontrol ediyor. Çeyrek geçince bir bardak kahve dolduracak kendine.İronik mi? Belki... Haa bi' de yazıyı kontrol etmek için geldiğin yere kadar okumalar falan gereksizdir bazen. Bırak boşver.. İnsan sıfatına layık kişilere bile tek tük rastlayabildiğimiz şu günlerde kimin güzel yazılara ihtiyacı var ki? İhtiyacı olan Oscar Wilde okusun. Toplumun çoğunluğunun çevresindeki her şey onun hayat kalitesini düşürmek için planlanmış. N'apsın ki adam? Kötü televizyon, kötü kahve, kalitesiz arkadaş ortamı, ona hiç gerekmeyen bilgiler(!) bulabileceği gazeteler.
   Herkesin Chopin dinlediği ve benekli çöpçülerin dilencilere en fiyakalı pastadan ikram ettiği ütopya dünya nasıl olurdu peki? Uhh!! berbat sanırım..

  Radyo kanalı gibi düşünürseniz bu yazıyı ; şimdi kanal değiştirmeye çalışıcaz. Belki tutmaz ama şimdiden söyleyeyim. Şu 2 kanal arasındaki  cızırtılı gelmeli gitmeli ses olabilir. 90.dk penaltı kullanılırken birden ''oynama şıkıdım şıkıdım'' olabilir yani durumumuz söyleyeyim! 
 
    ''Gölgesi bir dahiydi. Kalbinde ritm bozukluğu olduğu şüphesiyle doktora gitmişti. Ama kendi kendine beyninde ritm bozukluğu olduğu teşhisini koymuştu sonunda. Kalabalık miteler -hatırlayın şu yastığınızda bulunan canlı- grubunun kemirdiği beyninde herhalde bazı tahtalar eksik olacaktı. ''Aklını kaçırmış olmalısın'' diyordu herkes ona. ''Aksi taktirde asla işe yaramazdı'' diye cevaplıyordu. Bazen de ''beynimin içine masaj yapabilsem keşke''diye düşünüyordu. Kılcal labirentleri elinde naylon torbayla koşan hücreleri olduğu gibi ilginç bir fikre sahipti. Kısaca bu adam biraz deliydi..

     Haa ne demiştik?!?! Yazmak mı?!?! Hıh! boşversenize ...

24 Mayıs 2012 Perşembe

Boşluk.

Boşluk..
 Kendinle başbaşa kalırsın ve derinlere inersin..
    Hayat çoktan yıkılmış bir merdivendir ve sen henüz sağlam basamaklardan çıkmaktasın. Haberin yok olacaklardan.. Kayıpsın, üzgün ve mutsuzsun. Birileri seni terk etmiş gibi hissediyorsundur belki, belki gerçekten terketmiştir. Ama tanrı dünyanın nerede olduğunu unutmaz korkma ! Sen kendi yolunu kaybetme yeter. Kişisel gelişim kitaplarını ve televizyonunu çöpe at. Egonu da atmayı dene ( her ne kadar başaramayacak olsan da)  Doğru iş, doğru kadın, doğru hayat? Neyin doğru olduğunu nerden biliyorsun ki ? Sana bunları öğreten insanlar çok mu doğru? Kim doğru? Doğruyu bilemezsin. Ama iyi olanı hissedersin dostum. İllaki kalbinle hissetmen de gerekmiyor. Rachmaninoff dinlerken gözlerini kapatıp kendini bıraktıktan 5 dakika sonra kendini aptal bir şekilde gülümseyerek ve hemen ardından kaşlarını çatmış bir şekilde buluyorsan. Yüz hatlarına 4 mevsim yaşatabiliyorsan yani. Van Gogh resmine baktığında trajikomik bir şekilde sol kulağın uyuşuyorsa!?(o geriye sol olanı bırakmayı tercih etmişti) Kurtulma şansın var hala öyleyse.
      Ya onlar gibi olsaydın:
  Otobüste giderken camdan bakıp gökkuşağını gördükten sonra bile etkilenmeyen. Hala muavinin verdiği para eksik mi yoksa? Oltaya gelmeyelim düşüncesinde olanlar.
  Yoldaki minicik kimsesiz sevimli köpeği ilerdeki kızın kalçasını daha rahat bir açıdan görebilmek için ya da zevkine tekmeleyenler, korkutanlar, kısaca iğrençler!!!
 
    Neyse, dünya iğrenç bir pazar yeri zaten boşverin kimse düzeltemez artık bundan sonra. Siz kendinizi düzeltin yeter o. Zaten kişinin kendisini değiştirmesi, dünyasını değiştirmesidir. Bir avuç insan bile değişse. Gözle görülür fark ortaya çıkacaktır. Neyse fazla saçmaladık ..  sağlıcakla kalın ..

sis

  Bir adım ötesini görmek bile çok zordu. Bu denli yoğun bir sisle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Sis tabakasının beyazdan griye geçişi, ner...