18 Eylül 2011 Pazar

Tanışma Faslı + Sınav Heyecanı(ya da Stresi) Üzerine

          Eveet. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu blogu okuyup ta aydınlanmayı falan bekliyorsanız boşuna uğraşmayın. Aydınlanmak istiyorsanız : ''www.michaelsikkofield.blogspot.com'' falan okuyun. Ben burada kendi çapımda yazılarımı , denemelerimi vs. saçmalıklarımı paylaşacağım. Yazdıklarımın edebi değeri bile olmayabilir.(zaten yok hehe) Hastanede veya bankada sıra beklerken sıkıntıdan gözünüzün ilişeceği arka sayfa gazete haberlerinden bile sıkıcı olabilirim belki. Onu zaman gösterecek.
       Neyse kendim hakkında biraz bilgi vereyim(adettendir diye) konservatuar okuyorum. Ara sıra belki sayemde bikaç kişi daha chopin'i , rachmaninoff'u ve daha nicesini tanır diye uğraşacağım. Bunlara sonra değiniriz bir ara. Şimdi gelelim ilk konumuza :
    
            'Sınav Heyecanı'

 Şimdi bu sınav heyecanı konusunda  test tipi sınavlardan çok  meslek sınavları , toplum önünde konuşma , konser verme gibi konuları inceleyeceğiz.(hehe hadi bakalım)
   Burada insanları 3 ayrı kategoriye ayırıyoruz.
     
        1.Hiç bir şekilde rahatlığından taviz vermeyenler:
    
   Bu adamlar sözkonusu olay her ne ise(sınav, konuşma, konser)hiç bir şekilde kendilerini  bozmazlar. En ufak stres söz konusu değildir onlar için. Sanarsınız pazar sabahı evinde atlet pijama(ya da don gömlek.hangisini seviyorsan) gazete okuyor. Hep o rahatlıktadır bu adamlar.

     2.Bir süre sonra tecrube edinip heyecanı yenenler:

 Bu gruptakiler aslında en ideal model. Bir süre sonra evrim geçirip stres yerini tatlı bir heyecana bırakıyor. En imrendiğim modeller bu tip arkadaşlar.

       vee 3.Hiçbir zaman heyecanı yenemeyenler. Potansiyel Panik Atak Hastaları:

100 sene sınava da girse. Konuşma yapacağı yazıyı 100 kez de ezberlese. 100 konsere bile çıksa hala aynıdır bu adamlar. İlk günkü stres devam eder. Sırf bu yüzden daha iyi hazırlandıkları bi konuşmayı daha kötü bitirirler. Sırf o yüzden 90 almak varken gidip 80 alırlar. Sırf o yüzden bazı konserlerinde 1 litre ter akıtırlar. (ben de bu 3 numaraya giriyorum gibi şimdilik.)

     ''Eee koçum biz zaten biliyoruz bunları sen niye yazdın ki?'' diyorsanız eğer. Yakın zamanda yaşadım bu tür bir olayı. Şunu bir atlatayım blog açıcam ilk yazı da bu konu üzerine olacak diye söz vermiştim kendime. İşte o sözümü tutmak için yazdım sırf. Bir sonraki yazının daha bir deneme modülünde olacağı ipucunu verip( sanki çok merak ediyorsunuz) siftahımı noktalıyorum. Esen kalın..

 Haaa! birde günün alakasız aforizması: 1-2-3 bilin bakalım kimde güç. (shine 1996)

      

sis

  Bir adım ötesini görmek bile çok zordu. Bu denli yoğun bir sisle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Sis tabakasının beyazdan griye geçişi, ner...