2 Ağustos 2016 Salı

bir kafede geçen tırt muhabbet



- '' Sen hiç tanımadığın bir köpeğin mezarını ziyaret ettin mi?'' diye sordu uzun bir aradan sonra sessizliği bozarak.

-  '' Ne?.. Nasıl yani?''

- '' Hiç bir köpek mezarına gittin mi yani? Hem de tanımamana rağmen.''

- '' Bir köpekle tanıdıklık denilebilecek samimiyette bir ilişkim olmamıştır. Mezar falan da görmedim. Bir kere yolda ezilmiş bir köpek görmüştüm o kadar. İçim cız etti tabii ama köpekler konusunda senin kadar hassas değilim sanırım. Anlat bakalım şu hikayeyi nedir ne değildir.''

- '' Ben küçükken samimi olduğumuz komşularımız vardı. Komşuluğun komşuluk olduğu zamanlar. Onların banyosunda küçük bir pati izi vardı köpeğin. Tadilat sırasında yaramazlık yapıp çimentoya basmış herhalde kerata. Sonra onun mezarının yerini de öğrenmiştim. Adı Dino'ymuş. Mezarına gidip başında dua edip ağlamışlığımı anımsıyorum. Ah ne saflık! O temizlikle düşünen bir beyine tekrardan sahip olabilsek keşke. Sonra bir tane daha Dino vardı. Dedesinin adı koyulan torunlar gibi. Yani ilkinin torunu değil tabi de anmak için o isim konmuş. Onunla uzun yıllar arkadaşlık ettik. Öyle işte...

- '' Vay be. Güzel hikayeymiş... de nerden esti ki şimdi?

- '' Ne bileyim ya öyle anlatasım geldi. Anlamaya başlıyorum bir şeyleri sanki . Az önce anlatırken daha da bi' dank etti...

  Olay köpek sevgisi bile olmayabilir. Tamam köpekleri seviyorum elbette ama. Ben o kendi saf çocukluğumu özlüyorum. O temiz, berrak hali. Birileri veya bir şeyler tarafından yontulmamış halimi. Birisi ''ben uçabiliyorum'' dese ''oha harbiden mi? bi' uçsana be abi diye sorabilecek hali''. Bu biraz salaklık ta olabilir gerçi de neyse(hehe)  Bir gün yine o yıllarda yürüyorum lojmanlarda. Lojmanlar da böyle yeşillik falan iyi bir yer. Neyse öğlen sıcağında kafama güneş geçtiğinden midir nedir artık bilmiyorum. İleride çimenlerin arasında altın rengi parıl parıl bir şey gördüm.. Ama nasıl parlıyor. Yürüdüm, yürüdüm bir yandan da hayaller kuruyorum o parıltının ne olabileceğine dair. Sonra olanlar oldu.

     Halley çikolatalı bisküvi paketiymiş meğer -muhtemelen daha önce yine benim yediğim-. Çocuk aklı işte kim bilir ne kadar inanmıştım o parlayan şeyin çok mühim bir şey olduğuna. Bazen bu anıyı hatırlayıp kendi kendime '' ulan bu sakın hayatımın özetinin sembolize edilmiş hali falan olmasın diyorum'' sonra bir gülme geliyor tabi ama yine de mantıklı yönleri var bence. O altın rengi parıltı bizim hayata karşı olan beklentimiz. Halley paketi çıkması ise gerçekler... olamaz mı?''

- '' Ya oğlum bırak şimdi oradan bile şişme havuz felsefesine nereden bağladın ya? öf. Kahvene bir şey mi katıyorsun çaktırmadan anlamadım ki''

 Gülümseyerek telefondan saate baktı

-  '' Oo saat geç olmuş bu arada ya kalkalım mı?''

- '' Aynen, olur. Al şu parayı üstüne 2 lira eklersin bende bozukluk yok. Öde sen, ben de bi tuvalete gidip geliyorum''



sis

  Bir adım ötesini görmek bile çok zordu. Bu denli yoğun bir sisle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Sis tabakasının beyazdan griye geçişi, ner...