2 Ekim 2011 Pazar

insanlık halleri-biraz da kişisel bunalım üzerine (elimiz alışsın yazısı kısaca)

            
        Eveeeet dostlar. Yeniden selam!. Kısa bir süre geçti ilk yazının üzerinden. Yenisi gerek artık. Aslında buraya yazdıklarım kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissettiriyor biraz(hiç takipçim olmamasından olsa gerek) ki bu bence o kadar da kötü bişey değil. Çünkü bir yerde ne kadar az insan varsa samimiyet o kadar artar(ya da artma ihtimali artar diyeyim)
       Bu yazıyla beraber yeni bir sistem deneyeceğim. Araya küçük deneme yazılarımı serpiştireceğim. Onun dışındakiler(içinde bulunduğumuz cümle dahil)aslında saçmalıktan ibaret. Ama okuyun yinede.(boş vaktiniz varsa tabi.yoksa gidin işinizi yapın)
      
         Günlük şehir hayatının saçmalıkları içinde boğuluyoruz (bocalıyouz da)  bazen. İşte onun üzerine küçük bir yazı: 






    '' Dur ! dedi. Şaşırmıştım. Arkamı döndüğümde beklediğim kişi değildi. Beklediğim yüz ifadesi hiç değildi. Sanki benim ucuz bir taklidimmiş gibi davranıyordu ‘’Birisi beni neden taklit etmek istesin ki?’’ diye düşündüm.Zaten ben bile yarımken benim kopyam ne kadar tam, ne kadar gerçekçi olabilirdi ki?(hala başladığım yazıyı silmek için geç değildi-ama yapmadım gördüğünüz gibi. Yapamadım değil YAPMADIM!)O karşımda durmuş öylece bana bakarken sonunda kızdım ve ‘’Aynalar sadece fiziksel görünümü, odadaki ışık kadar yansıtabilen basit, komik oyuncaklardır ‘’dedim. Önce o aşağılık gölge kaçtı, ardından da ayna çatladı ve hepimiz toz bulutunun içinde kaybolduk..



                                                                                                       12.07.2011  ''

  
             Bu tür durumlarda kendimizi bazen çok kötü hissederiz. Hatta saçmalarız(çok saçmalarız) :

        

  '' Bazen öyle derin şeyler yaşarsın ki dostum , bu ruhuna batan küçük bir toplu iğneden çok daha fazla acı verir. Bu sanki ruhunun üzerindeki ince buz tabakasına topmakla vurup koca bir delik açmışlar gibi hissettirir. Sonrasında da eski bir blüz  gibi onu delindiği yerden yırtarak toz bezine çevirmek gibidir. Tarif edilemez bir acı. Hiçliğin acısı , hiç olmanın acısı ve en önemlisi kendini bir hiçmiş gibi hissetmene neden olan acı!                                                                  25.09.2011    ''




     Son olarak bölümlü bir yazıyı da paylaşayım(devamı gelecek ilerde) :




 
 '' Bir an için duraksadı. Ahh !! işte yine başı dönüyordu , hemen ardından gözleri karardı ve bum !!
Olmamıştı işte. Yine her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştı. Yine , yine , yine… Yaşamayı bile becerememişti. Keşkelerle dolu ömrü gözünün önünden geçiyordu şimdi , vasat günahların esiri olarak ölüyordu. Biri ruhunda minik bir delik açmıştı sanki o gün. Ardından da sert bir taş biraz yırtığa neden olmuştu. Bir süre sonra sonra o kadar büyümüştü ki. Hiçbir müziğin , hiçbir aşkın iğnesi o yırtığı dikemez duruma gelmişti. Giderek sönmeye başlamıştı. Zaman ilerledikçe hiçbir şey hissedemez , duyamaz olmuştu. Gün geçtikçe daha da kararıyordu etrafı. Baş dönmeleri  ve güpegündüz kabus yaşatan halüsinasyonlar onu hayatının sonlarına doğru itiyordu. Ama böyle bitebileceğini düşünmemişti hiç. Böyle olmamalıydı. …
part 1          ''                                                                                          28 8 11


  
       


    Ve böylece 2.yazının da sonuna geldik sayılır.




  Günün aforizmasıyla noktalayalım :
 
'' Hayatlarımızı puantilist bir şekilde yaşayıp, melekleriimizin gelip o noktalardan bir güvercin oluşuturarak bizi özgür kılmasını bekliyoruz.. '' demiş şair.




























 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sis

  Bir adım ötesini görmek bile çok zordu. Bu denli yoğun bir sisle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Sis tabakasının beyazdan griye geçişi, ner...