10 Haziran 2012 Pazar

ne farkeder ki?


‘’2 kişi var’’ demişti. ‘’Bir de yol’’. Sonra o türk kahvesini yerine bıraktı. Saçma sapandı zaten, inanmazdı öyle şeylere. Bir tırtılın kaç bacağı olduğu ilgilendirmiyordu onu. Ya da Bach’ın kaç eseri olduğu veyahut da papatya fallarının sonucu. Hiç bilinmeyen bir rock gurubunun nereden geldiği bilinmeyen onbinlerce seyircisi sarımsak yemişti sanki ve üzerine üflüyorlardı. Koku bile almazdı ki o.                                                                         
    Ne fark ederdi? İnsanların meslek sahibi olup çalışması para kazanmak için değildi belli ki. Düşünmemek içindi. Beynin sürekli kendini kemirirken ne kadar yaşayabilirdin ki? Neden huzurevleri var? Belki deli hastanesine başvuran ama işe alınmayan adaylar(!) arasında emeklilerin yüzdesi çok daha fazladır kim bilebilir ki? Seni tanrının yaratmış olması veya tesadüf eseri dünyaya gelmen ne fark ederdi? Tabii fark ederdi de bu sayısı bilinmeyecek kadar çok insanı katletmek, hapse atmak, üzmek için çok berbat bir bahane değil mi? Egonu Ronaldo’nun koşu yoluna pas olarak atsan ve o da Sabri’ye bıraksa ve o da bir daha geri gelemeyecek kadar uzaklara vursa hoş olmazmıydı? Pollyanna bir salaktı belki ama ütopyalar o kadar da fena değildi. Guinnes Rekorlar Kitabı’ndaki en çekişmeli madde toplu gülme yarışı olsa ve her gün geçmek için daha fazla insan aynı anda gülse, oğlunun kırıklarla dolu karnesini gören baba sağlam bir kahkaha koparsa, kocasının el kaldırdığı kadının imdadına elektrik süpürgesi yetişse ve adamı içine çekse( e onca yıllık dostluğun hatırı tabii) kimbilir nasıl olurdu?

Bazı garip insansılar farkında olmasa da bu dünyada çok ama çok boktan şeyler dönüyor. Hayvanlar okuma yazma bilmiyor iyi ki. Yoksa mavi balinalar bilimkurgu filmi        
   senaryosu yaratabilirdi gözyaşlarıyla.

  Elini göğsüne koy ve o cepteki telefonu ordan çıkar mesela eey Hayrettin Amca!        
 Kalbin için zararlı. Bana bi’şey olmaz diye diye kaç ameliyat geçirdin? Peki ya
simitçilik yaparak hayatını kazanan Hüseyin Bey? Küçükken tarih öğretmeni olmak isterdi hep. Hala bütün yarışmalardaki soruları çok kolay yanıtlayabiliyor. Örneğin Edison’un aksine Tesla’nın ne denli büyük bir adam olduğunu çok iyi biliyordu. Ama ne fark ederdi ki ?

 Bu yazının okunması veya okunmaması ne fark ederdi?

‘’ İki kişi var’’ demişti. ‘’Ama çok net gözükmüyor hiçbir şey. Sanırım kahveni fazla içmişsin’’
‘’Fark etmez’’dedi.’’İki kişi var’’ Cümlesinin aslında ne kadar uzun olduğunu o an fark etti. Bi’ şeyleri fark etmeye başlamak hoşuna gitmişti. ‘’Farkındalık cehaleti zehirler ve sinsice öldürür’’ derdi hep biri…
Kim olduğu ne fark eder ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sis

  Bir adım ötesini görmek bile çok zordu. Bu denli yoğun bir sisle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Sis tabakasının beyazdan griye geçişi, ner...